Prostat organı hakkında bilgi
Prostat organı, erkeklerde meninin önemli bir kısmını oluşturan ve koyu kıvamlı salgı yapan ceviz büyüklüğünde bir bezdir. İdrar torbası altında, kalın bağırsağın son bölümünün önünde yer alır. İşlevini sürdürebilmek için erkeklik hormonu olan testosteron ihtiyaç duyar ve bu hormonun büyük kısmı testislerden salınır. Testosteron ise prostat kanseri gelişiminde önemli rol alır.
Prostat kanseri
Erkeklerde en sık gözlenen 2. kanser olup, tüm kanserlerin içinde görülme oranı %15’tir. Otopsi serileri dünyanın her yerinde 30 yaş altında %5 gözlenirken, 79 yaş üstünde %59 gözlenmektedir. Ailesinde prostat kanseri olanlarda gözükme risk daha fazladır. Yine gelişen teknoloji ile beraber gen taramaları ile artmış prostat kanser riski taşıyan aileler saptanabilmektedir. Obez olanlarda, alkol kullananlarda, kızarmış yiyecek tüketenlerde prostat kanseri riski artmaktadır.
Prostat kanseri genelde tek başına şikayete sebep olan bir hastalık değildir. İdrardan kan gelmesi habercisi olabilir fakat, bunu yapabilecek daha ciddi ürolojik hastalıklar olduğu unutulmamalıdır. Hastalar genelde işeme sorunu ya da ailede prostat kanseri öyküsü nedeni ile müracaat ederler. Bu sırada prostata yönelik parmak ile yapılan rutin muayenede (çok önemli!) ya da kanda istenen PSA adı verilen enzimin yüksek çıkması sonrası hastalar prostat kanseri için araştırılırlar. Bunun için hastalara multiparametrik MR adı verilen prostata özel bir görüntüleme ya da direkt ultrasongrafi eşliğinde lokal anestezi altında biyopsi yapılır. MR biyopsi öncesi emin olmak için istenen bir tetkiktir fakat, donanımlı merkezlerde yapılabildiğinden her zaman istenemeyebilir. MR’da eğer tümör şüphesi var ise az önce bahsedildiği gibi hastaya biyopsi yapılır. Biyopsi neticesinde prostat kanseri tanısı konulursa hastalık ile ilgili planlama yapılır.
Tüm kanser hastalarında olduğu gibi önce evreleme yapılarak hastalığın prostat dışında yayılımına bakılır. Eğer düşük risk grubunda ise hastaya evreleme bile yapmaya gerek yoktur (yayılma ihtimali çok düşük olduğundan). Evreleme için bilgisayarlı tomografi, MR, kemik taraması ve gerekirse prostata özgü PET/bilgisayarlı tomografi kullanılır. Bu tamamen doktorun vereceği bir karardır.
Tedavide hastalık prostatta sınırlı ise aktif izlem, radikal prostatektomi adı verilen kanser cerrahisi ya da radyoterapi (ışın tedavisi) seçeneklerinden biri hastaya ve hekimin fikrine göre planlanabilir.
Radikal prostatektomi ameliyatı ürolojinin en zor ameliyatlarından biri olup açık, laparoskopik (kapalı) ya da robot yardımlı laparoskopik olarak yapılabilir.Açık ya da kapalı ameliyatların onkolojik sonuçlarda birbirine bir üstünlüğü yoktur. Laparoskopik yöntemde hastanın yara yeri küçüktür, operasyona bağlı kan kaybı minimaldir, hastanın ayağa kalkma (1.gün) ve hastanede yatma (2-3gün), süresi çok kısadır. Bu nedenle hasta konforu açısından laparoskopik yöntemler son yıllarda daha ön plana çıkmaktadır. Laparoskopik olarak operasyonu yapmak çok zordur ve sınırlı sayıda merkezde yapılabilmektedir. Tümör çıkartıldıktan sonra patolojiye gönderilir ve sonuca göre bundan sonraki plan yapılır.
Gerekli durumlarda tedaviye erkeklik hormonunu baskılayıcı ilaçlar eklenebilir. Hastalık eğer prostat dışında yayılmış ise cerrahi ya da ışın tedavisi seçenekleri ortadan kalkar. Bu durumda erkeklik hormonunu olan testosteronu baskılayacı tedaviler gündeme gelir.
Klinik pratiğimizde, nadir durumlar dışında prostat kanseri operasyonları laparoskopik (kapalı) yöntem ile rutin olarak yapılmaktadır.